popüler casino siteleri ofis taşıma parça eşya taşıma evden eve nakliyat nakliyat deneme bonusu istanbul ev taşıma cappadocia green tour pronetnakliyat.com istanbul evden eve nakliyat bahis siteleri bahis siteleri güvenilir casino siteleri
DOLAR

32,5091$% 0.03

EURO

35,0015% -0.1

STERLİN

40,8686£% -0.12

GRAM ALTIN

2.438,78%0,12

ÇEYREK ALTIN

4.057,00%0,12

BİTCOİN

2102860฿%0.59904

İmsak Vakti a 04:27
İstanbul PARÇALI BULUTLU 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Selim Kuneralp: “Türkiye provokasyona gelmemeli” | Anatolian Özel

Türkiye’nin bir dönem İsveç sefirliğini de yapan emekli büyükelçi Selim Kuneralp, son günlerde gündeme bomba gibi düşen İsveç’te yaşanan provokasyonlar hakkında Anatolian Haber’e konuştu. Kuneralp, “İsveç, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerle Türkiye’nin arasını bozmak isteyenlere bir imkân sunulmuş oluyor. Türkiye provokasyona gelmemeli.” ifadelerini kullandı.

Anatolian Haber’den Edanur Aktürk’e konuşan Emekli İsveç Büyükelçisi Selim Kuneralp, gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

  • Erdoğan’ın maketinin sallandırılması, Kuran yakılması, NATO üyelik süreci… Neden İsveç ve Türkiye bir gerilim içerisinde? İsveç’in Türkiye’ye karşı bir tutumu mu söz konusu?

Burada İsveç hükümetini yargılayacak bir tutum aslında yok. İsveç hükümetine, “Niye böyle olaylara izin veriyorsunuz?” denebilir. Yoksa hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuklasının baş aşağı asılması hem de Kur’an’ın yakılması olaylarında hükümetin herhangi bir sorumluluğu olduğu söylenemez. Tersine Dışişleri Bakanı, Başbakanlık, Ankara’daki büyükelçilik, İstanbul’daki konsolosluk ve İsveç adına konuşan herkes, bu olayların, özellikle Kuran’ın yakılmasının hiçbir şekilde tasvip edilmediğini gayet açık bir şekilde söylediler.

Ortada bir ifade özgürlüğü meselesi var. Ve bu sadece İsveç’e mahsus değil. Hollanda’da da birisi çıkıp Kur’an yaktı. Danimarka’da da birisi çıkıp bir Kur’an yaktı. Yani burada birtakım provokasyon olayları var. Türkiye’de iktidarın ve bir ölçüde kamuoyunun -kamuoyunun tamamının bu olayla çok fazla ilgilendiğini söyleyemeyeceğim- gündem ettiği bir konu bu.

“İSVEÇ’TEKİ KURAN YAKMA OLAYININ BİR RUS PROVOKASYONU OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI”

Şunu da görmek lazım ki; İsveç, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerle Türkiye’nin arasını bozmak isteyenlere bir imkân sunulmuş oluyor. İsveç’teki olayın tamamen bir Rus provokasyonu olduğu da ortaya çıktı birkaç gün önce.  Bu meczup Paludan’ın yol masrafını ödemişler. Çok fazla bir ücret de değil. Aşağı yukarı galiba bir 30 Euro falan ödemek gerekiyor. Onu kendisi ödememiş de bir Rus televizyon kanalının Putin’e muazzam bir hayranlık duyan bir aşırı sağ maaşlı bir memuru ödemiş. O da ‘ben tezgahladım bu işi’ diyor.

“TÜRKİYE İLE İSVEÇ’İN ARASININ BOZULMASI EN ÇOK RUSYA’NIN İŞİNE GELİR”

Amaç ne peki? Türkiye’yle İsveç’in arasını daha fazla bozmak. Bundan tabii en fazla yararlanan kim? İsveç ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulmasından, İsveç’in NATO’ya girememesinden ya da girmesinin geciktirilmesinden en çok yararlanan tabii ki Rusya.

İsveçlilere şu denebilir tabii, ‘Bu kadar geniş ifade özgürlüğü olur mu?’ Bir tuzak kuruldu. Ondan sonra o tuzağa da girdik. Düştük. Başka hiçbir Müslüman ülkeden tepki gelmedi. İktidar tabii bunu hemen kınadı. 15 milyonluk Koca İstanbul şehrinde 150 kişi konsolosluk önünde toplandı. Yani böyle bir meczubun kurduğu tuzağa atladığınız zaman başkalarının da aynı yoldan gitmesi yani Türkiye’yle o ülke arasındaki ilişkileri veyahut da oradaki Türklerle o ülke arasındaki ilişkileri bozmak isteyen aşırı sağcı birtakım insanlara da gün doğmuş oluyor. Onlar bundan yararlanıp daha sonra benzer olayları yaratmak isteyebilirler. Tuzaklara düşmemek bence en doğrusu. Sanırım İsveç’teki olaydan sonra bunun dersi alındı. Hollanda ve Danimarka’daki olaylardan sonra sadece büyükelçiler çağırıldı, protestolarda bulunuldu ama arkası orada bırakıldı ki doğru olanda bu. 

“İSVEÇ VE FİNLANDİYA FİİLEN NATO ŞEMSİYESİ ALTINA GİRMİŞ DURUMDA”

  • Peki İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği süreçleri hakkında son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de seçimler yaklaşıyor malum. 14 Mayıs tarihi konuşuluyor. Meclis’in 10 Mart’ta feshedilmesi bekleniyor. Aşağı yukarı bir buçuk ay falan kaldı. O bir buçuk ay içinde bir gelişme olması mümkün değil İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusunda. Sonra seçimler yapılacak. Genel kanaat seçimlere müteakip temmuz ayında yapılacak NATO zirvesinden önce bir şekilde çözülmesi yönünde. Zaten NATO Genel Sekreteri de geçenlerde ‘İsveç ve Finlandiya fiilen NATO üyesi oldular’ dedi.

“TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLER GEÇENE KADAR BU KONU ÜZERİNE PEK GİDİLMEYECEK”

İsveç ve Finlandiya zaten eskiden beri NATO ile çok sıkı bir ilişki içindeydiler. Ben bundan yirmi sene önce İsveç’te büyükelçiyken, NATO’nun Afganistan harekâtı başladı, Türkiye’nin de biliyorsunuz katıldığı. İsveç’ de katıldı. İsveç asker gönderdi Afganistan’daki NATO Harekatı’na. Gözlemci statüsü vardı. Toplantılara katılıyordu. Böyle bir yakınlık çok büyüktü yapısal bakımdan. Şimdi de tam üye olmak için müracaat ettiler. Müracaat ettikten sonra hukuken değilse bile fiiliyatta NATO’nun şemsiyesinin altına girdiler. O arada İngiltere ile bir savunma iş birliği anlaşması yaptı İsveç. Şimdi ABD ile böyle bir şeye hazırlanıyorlar. Dolayısıyla NATO’ya fiilen girdiler. Türkiye’deki seçimlere kadar bu konu üzerine pek gidilmeyecek.

Bir de biliyorsunuz Macaristan faktörü var. NATO’nun 30 üyesi var. Macaristan ve Türkiye hariç hepsi bu üyelikler konusunda gerekli onayları verip meclislerinden geçirdi. Macaristan da şubat ayında bunu yapacağını söyledi. Geriye bir tek Türkiye kalmış olacak. Ayrıca çok muazzam bir aciliyet de yok.

Putin ‘Ben eski Rus İmparatorluğu’nu tekrar kuracağım’ diye bir demeç vermişti ve o eski Rus İmparatorluğu’nun içinde Baltık ülkeleri de vardı. Hatta Finlandiya’nın kendisi de vardı. 1917’ye kadar Finlandiya, Rus toprağıydı. Tabii bu panik üzerine bu iki ülke böyle NATO’ya girmek için hemen harekete geçtiler. Fakat öyle anlaşılıyor ki Putin, Ukrayna’daki hedeflerine ulaşmadı. Ulaşacağı da yok. Dolayısıyla aciliyeti kalmadı bu konunun anlayışı var hem bu iki ülkede hem de AB’de ve ABD’de.

“TÜRKİYE’NİN PUTİN’İN HEDEFLERİNE HİZMET ETTİĞİ ALGISI ZAMAN GEÇTİKÇE ARTIYOR”

  • Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini engellemesi aynı zamanda Türkiye’nin Putin’e yardım etmesi gibi mi gözüküyor? Yani bu Türkiye’nin dış politikasında herhangi bir sorun oluşturmaz mı Rusya-Ukrayna savaşını da göz önüne alırsak?

Zaman geçtikçe ‘Türkiye, Putin’in oyununu oynuyor’ şeklinde bir anlayış yayılıyor. Hatta kimisi de diyor ki; ‘İsveç’teki provokasyon olayı Türkiye ve Rusya tarafından birlikte tezgahlandı.’ Türkiye’nin Batı Avrupa’da bozuk olan imajı bu olaydan sonra daha da bozuldu. İsveç’te de haliyle halkın Türkiye’ye antipatisi artıyor ve bunun tabii en fazla zararını görecek olanlar her zaman olduğu gibi oradaki vatandaşlarımız. Bunun da düşünülmesi lazım politikalar belirlenip uygulanırken. “Putin’in işini görüyor olduğumuz” algısının yayılması bence çok sıkıntılı ve aynı zamanda antipatik bir durum.

“TÜRKİYE NATO’DAN ATILAMAZ AMA DIŞLANABİLİR”

  • John Bolton, Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması gerektiğini söyledi. Peki böyle bir şey sizce mümkün mü?

John Bolton’ın tabii çok ciddiye alınacak bir tarafı yok.  Fakat daha ciddisi ABD’nin eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Oramiral James Stavridis Bloomberg’e bir yazı yazdı ve orada dedi ki “NATO’nun, bir tarafta Türkiye bir tarafta da İsveç ve Finlandiya arasında tercih yapmak durumunda kalmaması gerekir.” Yani bir tercih yapmak gerektiği takdirde o tercihin Türkiye lehine olabileceğini otomatik olarak söylemiyor.

Stavridis Türk ordusunu çok yakından tanıyor, Türk komutanlarıyla beraber çalışmış filan. Onun böyle bir şey söylemiş olması bence söylediklerinden çok daha önemli.  Türkiye’yi NATO’dan ihraç etme imkanları yok, Türkiye’nin kendi iradesi olmadığı takdirde. Fakat bir imkân var. Tarihten bir örnek vereyim: 1974 senesinde Portekiz’de bir askeri darbe olmuştu. Diktatörlük rejimi devrilmişti. Aşırı solcu Moskova taraftarı bir subay cuntası ülkeyi yönetmeye başlamıştı. Portekiz o zamana kadar NATO üyesiydi.  NATO’da Portekizlilerin önünde konuşulan hususlar Moskova’ya aktarılıyordu. Bunun üzerine böyle Portekizsiz birtakım toplantılar yapılmaya başlandı. Yani böyle gizli şey hassas konular genel toplantılarda konuşulmamaya, ayrıca yapılan özel toplantılarda konuşulmaya başlandı. Sonra o dönem kapandı. Bir daha da bildiğim kadarıyla olmadı. Ama böyle bir şeyler tekrar gündeme gelebilir tabii. İktidar devam ederse seçimlerden sonra ve böyle İsveç ve Finlandiya’ya NATO kapılarını kapatma politikası sürdürülürse muhakkak bir şeyler gelecektir. Bu böyle ilelebet bu şekilde devam edemez.

“TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKARSA YERİNE HEMEN KIBRIS GİRER”

  • ‘Türkiye’nin kendi iradesi olmadığı sürece NATO’dan atılma imkanı yok’ dediniz az önce. Peki, kendi iradesi olabilir mi bu yönde? Türkiye’nin NATO’dan çıkacağı yönündeki dedikodular hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’de NATO’dan çıkılması gerektiğini savunan bir sürü insan var, başta Avrasyacılar olmak üzere. Türkiye NATO’dan çıkarsa ertesi gün Kıbrıs girer.  O zaman Türkiye işte bir NATO ülkesinin topraklarını işgal ediyor konumuna düşer. Ve artık ondan sonrasını ben düşünmek istemiyorum.

  • Peki muhalefetin dış politika vizyonunun özellikle Avrupa Birliği ve NATO açısından nasıl buluyorsunuz? Türkiye’de bir iktidar değişimi yaşandığında batı ile ilişkilerde nasıl bir değişim, nasıl bir dönüşüm olabilir sizce?

Doğrusu bu sorunun cevabını bilmiyorum. Çünkü muhalefetin dış politikasının ne olacağını bilmiyoruz. Şu ana kadar böyle bir açıklamada bulunmadılar. Avrupa Birliği’yle ilişkileri yola sokacağız veyahut da NATO konusunda, bu Finlandiya konusunda vetoyu kaldıracağız, Avrupa Konseyi’yle uyumlu çalışacağız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulayacağız, Kıbrıs konusunda, Yunanistan’la ilişkilerde şöyle tutum alacağız filan gibi açıklamalar duymuyoruz muhalefetten.

“MUHALEFET BAZI ALANLARDA İKTİDARDAN DAHA ULUSALCI, DAHA AVRASYACI BİR SÖYLEM İÇİNE GİREBİLİYOR”

Tersine, baktığınız zaman bazı alanlarda iktidardan da daha ulusalcı, Avrasyacı bir söylem içine giriyorlar. Tabii Altılı Masa içerisinde farklı görüşleri olanlar var. Mesela ben Sayın Babacan’ın bu kadar Batı karşıtı bir politika izlemek isteyeceğini zannetmiyorum. Tabii bu Altılı Masa içinde kimin ağırlığı ne kadar, onları da çok fazla bilmiyoruz. Onun için uygulayacakları politikanın ne olduğu konusunda bir şey söylemek mümkün değil.

Yalnız üslup herhalde farklı olur diye bir beklenti var. İktidar değiştiği takdirde Dışişleri politikasını yürütmek kimin kontrolü altında olur bilemiyorum ama her halükârda şimdiye kadar yaşadığımız cinsten, üslup bakımından sorunlar ortadan kalkar. Farklı bir üslup uygulanır. Ama içerikte bir değişiklik olur mu? Onu şimdiden söylemek mümkün değil bence.

Selim Kuneralp kimdir?

Selim Kuneralp 9 Temmuz 1951’de Prag’da dünyaya gelmiştir. Saint Joseph Fransız Lisesi’ni 1969 yılında bitirmiştir. 1973 yılında ise Londra Ekonomi Okulu’ndan mezun olmuştur. Ali Kemal’in torunu ve Zeki Kuneralp’in oğludur.

Dışişleri Bakanlığında çeşitli görevlerin ardından (elçi sıfatıyla) AB Genel Müdürlüğü ile İsveç (2000-2003) ve Kore’de (2003-2005) büyükelçilik görevlerinde bulunmuştur. 2006-2007 yıllarında Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü ve 2007-2009 yılları arasında Ekonomik işlerden sorumlu müsteşar yardımcılığı görevlerini yürütmüş ve 1 Kasım 2009-9 Aralık 2011 tarihleri AB Daimi Temsilciliği görevini yürütmüş, Nisan 2010’dan beri Enerji Şartı Konferansı Başkanlığını da üstlenmiş olup, 1 Aralık 2014 – 31 Temmuz 2016 tarihleri arasında Enerji Şartı Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yapmıştır.

2012 yılı başında Dışişleri Bakanlığı Müşaviri olmuş ve Mayıs 2012 tarihinde DTÖ nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği görevine başlamış ve Şubat 2014’e değin bu görevi sürdürmüş ve 15 Temmuz 2014’te Dış Politika Danışma Kurulu üyeliğine atanmıştır. 2015 yılında ise Dışişleri Bakanlığındaki görevlerinden emekliye ayrılmıştır.

Serbestiyet yayın organında güncel konular hakkındaki yazıları yayınlanmakta, Medyascope yayın organında ise haftalık programlara katılmaktadır.

Edanur AKTÜRK – Anatolian Haber

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Son anket sonuçları: Bir ildeki yüzde 30’dan fazla fark dikkat çekti

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.